Harika BirCan

Harika Bircan Kimdir?

Her iki Ata Neslimden, bir göçmen kızıyım. Baba soyumla Kuzey Makedonya- Üsküp, Anne soyumla Selanik ve Midilli’den bu güzel topraklara göç etmiş bir ailenin ferdiyim.. Bazen öfkeli, çabuk parlayan, çabuk sönen, çoğunlukla nüktedan, ince, anlamlı, hoş şakalar yapan, heyecanlı, coşkulu, duygularını içtenlikle gösteren, kalabalık bir ailede büyümenin kimliğini taşıyorum diyebilirim.. Temel meslek eğitimimi, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Tiyatro Oyunculuğu Ana Sanat Dalında yaptım. Uzun yıllar Tiyatro Oyunculuğu, TV Yapımcılığı ve Sunuculuğu, TRT’de seslendirme ve dublaj, TV dizilerinde Oyunculuk, kısa bir süre de Radyoculuk alanlarında çalıştım. 2012 yılından itibaren, hayat yolculuğum daha spiritüel bir alana kaymaya başladı. Bedenimdeki bazı kronik ağrı ve şikayetler, acaba bunları klasik tedavi yöntemlerinin dışında nasıl iyileştirebilirim, diye bir arayışa yönelmeme sebep oldu. Böylece yolum, şifanın yoluyla kesişti. Tam da bu noktada, uzun ömürlü büyükbaba ve büyükannelerimin, hayatları boyunca doktor ve ilaç yüzü görmeden, sağlıklarını nasıl koruduklarıyla ilgili bilinçaltı kayıtlarımın, beni etkilediğine inanırım her zaman.. Yani doğal yollarla iyileşmeye.. Ve ilk eğitimimi, rahmetli Beki İkala Erikli’den aldım, Melek Koçluğu Eğitimi. Ardından ilgim bilinçaltına, beynin işleyiş mantığına yöneldi. “German New Medicine” olarak adlandırılan Yeni Alman Tıbbı temelli, Neuroformat seminerleri, Sonrasında şifanın başka bir parçası, Mustafa Kartal’dan Nefes Koçluğu Eğitimleri, Emel Çekici’den Regresyon eğitimi, Modern bir Şaman ve Antropog olan Dr. Alberto Villoldo’dan, Şamanik Enerji Tıbbı Eğitimi, Ve son olarak da, Dr. Joe Dispenza’dan “Değişim Zihinde Başlar” eğitimleri alarak, yolculuğuma devam ediyorum. Bunlara ek olarak, farklı şifa temelli yaklaşımları, kendime yakın bulduğum yöntemleri araştırmayı da sürdürüyorum. Eğitim aldığım-almadığım tüm öğretmenlerime sonsuz teşekkürler.. 2015 yılından bu yana da, birebir seanslarla, Regresyon başta olmak üzere, Nefes ve Bilinçaltı Travma Çözümleme araçlarıyla; hastalıkların, yaşamda kronikleşmiş rahatsızlıkların, tekrara düşmüş sorunların kaynağına giderek ve kaynaktan çözümleme yaklaşımıyla, çalışmalarımı sürdürüyorum. Tabi ki adanmışlıkla.. Sevgiyle.. Harika BirCan

REGRESYON VE NEFES TERAPİSİ

Geçmiş yaşam terapisi!
Bugünkü korku, kaygı ve alışkanlıklara, anlamlandıramadığınız durumlara ışık tutacak parçalar çok derinlerden gelir! REGRESYON, açıklayamadığınız şeylerin kaynağını görmenizi kolaylaştırır! Ve sizi, neden öyle hissettiğinizin farkındalığına çıkarır!
Yaralarımızın kaynağı vardır!
İnsanlar  sorunlarından bahsederken, hep en yakın geçmişte yaşadıkları olayları anlatırlar..
Oysa bu sorunlar, en kaynak sorunun 32. versiyonudur!
Tekrara düşmüş, hep aynı yerden çıkan omuz gibi..
32. Versiyonu çözmek, temelden bir çözülme yaratmaz!
En dipte derinde yatan, sorunun ilk oluştuğu yerdir hakiki çözüm noktası!.
Bu, bazen hatırlayamadığınız kadar eski olabilir..
Regresyon'da bilinçaltı sizi geriye götürerek, "Sorunun kaynağı  işte burası" diye gösterir..
Bu noktayı çözmek, 31 versiyonla uğraşmaya gerek bırakmaz!
Bilinçaltımız, bir okyanustur!
Neyle neyi bağladığını anlamak için derinlere bakmalıyız..
Hastalık yaratan, kronikleşen her sorunun cevabı, o derinlikte gizlidir.. REGRESYON, sözcük anlamıyla geriye gitmek demektir. Şimdiki hayatınızın veya başka yaşamlarınızın parçalarına ulaşabilme yoludur. Bu parçalar, genellikle derinlere gömülmüş, kişinin çoğunlukla hatırlamadığı veya sorun yaratabileceğini farketmediği olaylardır. Bunlar çoğunlukla, 7 yaş altındaki zamanların travmatik deneyimleridir. Ancak daha sonraki yaşlarda da, sıkıntıların ya da hastalıkların patolojisini yaratan duygusal çatışmalar oluşabilir. Kişinin seans sırasında hatırladıkları, basit bir hatırlama değildir! Danışan o olayın içindedir, o andadır ve fiziksel hislerle birlikte o anı yaşıyormuş gibidir. Bilinçaltı bu trans durumunda, bedende birtakım etkiler yaratarak, kişiyi sanki oradaymış gibi algılatır! Çünkü bedenlerimiz, duyguların dilidir. Bunlar gerçekten akılalmaz deneyimlerdir! Mesela terapi sırasında, rahat ve gevşemiş bir halde yatan danışan, kendini salıncakta sallanıyormuş gibi, ayakları sudaymış gibi, bütün bedeni dönüp, yuvarlanıyormuş gibi hissedebilir! Bazen de bedenin sağ tarafında hissettiklerini, sol tarafında hissetmiyor olmak, kişiyi şaşkınlığa uğratabilir! Bu örnekler yaşananların sadece birkaçıdır. Hepsi, kişiyi bugün yaşadığı sıkıntının, hastalığın veya korkularının kaynağına götürmek içindir. Herşeyi bilen parçamızın, bizi inanılmaz dünyasına çekme davetidir! REGRESYON'da amaç, kişiyi sorunun kaynağına götürerek, kişinin bedeninde hapsolmuş tutsak duyguların deşarj edilmesidir. Çünkü bizler, yaşanmışlıklarımızı duygularıyla etiketleriz. Bazıları hatırladığımızda gülümsetirken, bazıları da canımızı acıtır! Hatta bazısını hiç hatırlamasak da, hayatımızın akışını etkileyecek sorunlara yol açarlar. Kararlarımızı, kendimizle ilgili özdeğer, özgüven, başarı, bolluk, bereket, ilişkilerle ilgili algılarımızı yönetirler. Sanki gerçek benliğimizi kamufle edip, bize ait olmayan bir karakter yaratırlar! Ve hayatımızı farkında bile olmadan, belki anne rahmindeyken, annemizden aktarılan ve ona ait olan duyguların, algıların hükmü altında bile geçirmemize sebep olurlar! Bu nedenle REGRESYON, geçmişin travmalarını ve onların bedenlerimizde yarattığı, biyolojik çatışmaları dönüştürmede, çok etkili bir yoldur. İster gerçekten bu hayatınızın geçmiş travması olsun, isterse başka bir yaşamınızın vizyonu olarak algılansın, önemli olan tutsak duygulardan arınmaktır. Geçmiş yaşamlara inanıp, inanmadığınızın bir önemi yoktur. Kendinizi farklı bir zamanda, farklı bir bedende, farklı bir mekanda görebilirsiniz. Bunu sizin uydurduğunuzu da düşünebilirsiniz. Ancak burdaki vizyonlar, imajlar, geçmiş bir yaşamınızın izdüşümleri, hatırlatıcı parçaları ya da bilinçaltının senaryoları olabilir! Eğer bu vizyonlar, sıkışmış duyguları açığa çıkarıyorsa, şifaya hizmet etmiş demektir. Öyle ya da böyle, hepsi bilinçaltınızın gerçekliğidir.. REGRESYON, güçlü bir derinleşme ve kendinle yüzleşme aracıdır. Sanılanın aksine, geçmiş yaşamlara götüren bir sehayat turu değildir! Anlaşılması gereken şudur ki; ister anne rahmine dönülsün, ister eski zamanlara gidilsin, isterse bir çocukluk travmasına erişilsin, burada bütün mesele, bilinçaltının sizi sorunun kaynağına götürmesidir! Kişiler parayla ilgili bir sıkıntının nedenlerini ararken, bilinçaltı onları 3 yaşındaki bir olaya da götürebilir. Sanki hiçbir bağlantısı yokmuş gibi dursa da, ordaki olayın algıları, duyguları çözümlenince, paradaki akış da başlar! REGRESYON, sadece psiklolojik düzeyde iyileşme yaratmaz! Yaşanan yüzleşmeler, farkına varılan duygular, kişide üst düzey farkındalıklara yol açar. Karmik olarak tekrara düşmüş neden-sonuç ilişkiselliği kırılır ve son bulur! Atalardan aktarımla getirilen bazı durumların farkına varılır ve bu yükler bırakılır. Fiziksel hastalıkların, duygusal nedenlerine çalışıldığında, hastalıklarda belirgin iyileşmeler gerçekleşir.. Ayrıca, günlük yaşamda kişinin kesinlikle farkedemediği, ışığa gidememiş ruhların ve kişinin psişesine yerleşmiş Antite varlıkların, tüm negatif enerjileri açığa çıkar! Ki bu enerjiler, esir aldıkları insanların ruh hallerini etkiler ve karakter değişimine kadar yol açabilirler. Bunların su yüzüne çıkmasında REGRESYON çok etkilidir. Bir başka iyileşme alanı da, anne rahminde ölmüş, düşmüş ya da kürtajla alınmış ceninlerin ışığa gitmeleridir. Annelerinin bu enerjiyi salıverip, bebeklerini onurlandırmaları, her iki tarafın da şifalanması bakımından çok kıymetlidir. Sonuç olarak REGRESYON TERAPİSİ, içimizdeki sonsuz evrene dalabilmenin, kuytularda bekleyen gölge benliklerimizle yüzleşmenin, üstünü örterek kaçındığımız duygulardan özgürleşmenin ve sağlıklı, huzurlu, bereketli, uyumlu bir dengeye kavuşmanın harika bir yoludur..

NEFES TERAPİSİ Nedir nefes? Hayatın olmazsa olmazı! Yaratıcı tarafından içimize konmuş sihirli bir sistem! Yiyecek olmadan haftalarca dayanan, susuzluğa birkaç gün direnç gösteren beden, havasızlığa ancak 3 dakika dayanabiliyor! Kendinize bir bakın! Sistemimiz bir pille çalışmıyor, bir aküye bağlı değiliz, şarj kablomuz da yok! Sadece NEFES! Hepsi bu! Otomatik olarak sistemimize yerleştirilmiş bir eylem. İyi ki de otomatik yoksa bize bırakılmış olsaydı, çoğumuz havasızlıktan ölebilirdik. Su da bizim için hayati bir önem taşır ancak su içmek bizim irademizdedir. Bazen su içmeyi bile unuttuğunuz zamanlar vardır. Düşünsenize nefes almayı unuttuğunuzu! İşte bunu kastediyorum. Sistem biz uykudayken bile, yani farkında olmasak da çalışır! Bir çoğumuz bu mucize sistemi ne yazık ki kullanamıyor! İstirahat halindeki bir insan, dakikada ortalama 14 kez nefes alıp-verir. Bu hesaba göre saatte 840, 24 saatte ise 20.000’ den fazla nefes alıp-veririz. Eğer nefesinizle çalışmaya başlarsanız, çok kısa bir sürede hayatınızın pozitif yönde dönüşmeye başladığını göreceksiniz. Çünkü nefes sinir sistemiyle direkt bağlantılıdır. O yüzden gevşemede, stresi yok etmede, öfke kontrolü, endişe ve kaygıyı gidermede, meditatif kalmada, farkındalık oluşturmak, yüksek bir bilince ulaşmak, bolluk ve bereketin kapısını açmada, hayat amacını bulmada, dikkat ve motivasyonu arttırmada ve heyecanı kontrol altına almada nefes teknikleri çok önemlidir. Nefes aynı zamanda saf bilinç hali denen durumu yaratıp, bizi şimdiye, şu ana hizalamaktaki en etkin araçtır… NEFES TERAPİSİ’nde amaçlanan, danışanın limitli nefes alışkanlıklarını dönüştürmek, nefesi köprücük kemikleri hizasından, diyafram bölgesine indirebilmek, alınan nefesin dokulara mükemmel şekilde servis edilmesini sağlamaktır. Ancak şunu eklemek gerekir ki, tek amaç diyafram bölgesinden nefes almayı sağlamak değildir! Bu da tek başına yeterli değildir! Kişinin akciğer solunumunu daha yüksek bir kapasiteye çıkarabilmesi için, diyafram kaslarını kullanmayı öğrenmesi gerekir. Çünkü diyafram dediğimiz kaslar, karın bölgesinde, akciğerlerin hemen altında bulunan, bel bölgesini de çepeçevre saran, çok güçlü bir kas sistemidir. Nefesi o bölgeye almakla, diyafram aşağa doğru çekilir ve akciğer kapasitesinin genişlemesi sağlanır. Bu seanslar, fiziksel olarak sağlıklı nefesi öğretmenin yanısıra, danışanın hem mental hem de psikolojik açıdan gelişimine ve değişimine katkıda bulunur. NEFES TERAPİSİ, 4 aşamalı bir çalışmadır, 4 ayrı seanstan oluşur. Her seans farklı nefes prosesleri içerir ve sizi bir sonraki seansa hazırlar. Çünkü ilk seanstan itibaren yapılan uygulamalar, aşamalı olarak sizi bir üst kademeye çıkarır. Danışan, seanslarda bu prosesleri bizzat uygulayarak, bedenindeki ve psikolojisindeki değişimleri hissedecektir. Nefes aynı zamanda, kişinin kendi derinliğine inmesinde, farkındalık seviyesinin artmasında ve içsel problemleriyle cesurca yüzleşmesinde de önemli bir rol oynamaktadır. Her seans, bir meditasyonla bitirilir. Yönlendirmeli bu meditasyon, yapılan nefes çalışmasını içselleştiren, kişinin kendi derinliğine bir yolculuğa çıkmasına yardımcı olan harika bir finaldir. Eğer, nefesinizle çalışmak, kendi varlığınızdaki bu mucize enerjiyi hissetmek ve kullanmak isterseniz, sitenin ana sayfasında bulunan WhatsApp düğmesine tıklayıp, randevu talebinde bulunabilirsiniz.

YAZILARIM

Harika BirCan

Danışan Yorumları

Siteniz çok güzel. Tebrik ederim.

Hakan Lafçıoğlu

Hakan Lafçıoğlu

27-09-2022 08:11:59

Referanslar

Çözülmeler-Yazılarım-Açıklamalar

MENOPOZ! 1800'lü yıllara kadar, insan ömrü ortalama 40 yıl olduğundan, kadınlar Menopoz sürecine girmeden yaşama veda ediyorlardı! Ömürlerin uzamasıyla bu süreci keşfettik! Menopoz, yaşamın evrelerinden biridir. Ergenlik gibi.. Bebeklik gibi.. Peki her kadın bu evreyi bir cehennemde yaşar gibi mi geçirir? HAYIR! Gece terlemeleri, ateş basmaları, ruhsal çökkünlük her Menopoza giren kadında görülür mü? HAYIR! Hormonal değişimler tek başına bunları yaratmaya yetmez! Peki buradaki değişken nedir? Senin Menopoz dönemini algılayış biçimin ve şartlanmalarındır! Kendini artık bir dişi olarak görmeyen, "Bir erkekten farkım yok!" diyen bir kadın, sizce bu süreci nasıl yaşayacaktır? Bu öğrenilmiş düşünce kalıpları, nasıl bir fiziksel gerçeklik yaratır? Hiç Menopoza "ÖZGÜRLÜK" algısıyla baktınız mı? Doğum kontrol yöntemleri bitiyor. Hamilelik riski ve korkusu bitiyor. Regl dönemi tatile geldi sıkıntısı bitiyor. Kiyafetin arkasını kontrol edip durmak bitiyor. Regl sancıları ve bu yüzden faaliyetlerine ara vermek bitiyor. Geldi-gelmedi, neden gecikti derdi bitiyor. Her ay yaşanan depresif haller, tahammülsüzlükler, öfkeden deliye dönmeler bitiyor. Bitmeyen tek şey KADINLIĞIN! Onu regl olmakla eleştirirsen bitiyor. Ama kendini her evrede kucaklarsan ÖZGÜRLEŞİRSİN Şartlanmalar, bilinçaltında güçlü inançlara dönüşür. Kemik erimesi, ateş basmaları, çıldırtan sıkıntı halleri! Menapoza  giren bütün kadınların aynı semptomları yaşaması gerekirdi! Ama herkes yaşamıyor!. Bu semptomlar kimilerinde daha düşük şiddette kendini gösterse de, kadın hayatının merkezindeki bir sorun olarak algılamadığı için, onunla rahatlıkla başa çıkıyor ve yoluna devam ediyor.. Stresini azalt! Travmalarından kurtul! Nefesinle tanış! Meditasyon yap! Varlığını kucakla! Sıcaklık bastığında, ağızdan kocaman ve uzun nefesler al-ver. Sevgiyle kal.. Harika BirCan ..
Işığa ulaşmanın yolu, İçındeki karanlığı geçmektir.. Yüzleşmekten, Görmekten, Duymaktan, Karşılaşmaktan korkanlar, Lütfen gaflet uykunuza devam ediniz! Bilinçaltı çalısmaları, Regresyon size göre değildir! Derinlere ittiğiniz travmalarınız çalışıldıysa ve fiziksel bedende çok güçlü iyileşme ağrıları, dalgalanmalar yaratıyorsa ve siz bunları daha beter oldum diye görüyor ve şifanın doğasını kabul edemiyorsanız, lütfen bu çalışmalardan uzak durunuz!  Regresyon, geçmişte kim olduğunuzu ögrenmek gibi yüzeysel bir çalısma değildir! Hazir olanlar için kendi karanlığından ve rahatsızlıklarından kurtulmanın çok derin ve güçlü bir yoludur. Gölge yanlarınızla yüzleşmenin, derinlere itilmiş büyük gizemlerin bile ortaya çıkmasının çok kıymetli bir yoludur.. Eğlencelik bir çalısma değildir! Hele hele bir fantazi hiç değildir! Samimiyetle katılmanız ve içinizdeki herşeyi bilen parçanıza teslim olmanız gereken bir yolculuktur. Ruhunuzun hazır olmadığı hiçbir şeye lütfen kalkışmayınız! Sevgiyle.. Harika BirCan ..
Gerçekten mi? Gerçekten her düşünce seni VAR eder mi? Zihninden günde 60-70 bin düşünce geçiyor! Yüzde 90'ı dünkü düşündüklerinle aynı! İş böyle olunca, Seni var mı ediyor yok mu ediyor tartışılır! Hep aynı yerde dönüp durmanın en etkili yolu! Hep aynı şeyleri evirip çevirip düşünmek.. Oysa seni var kılan, eyleme geçen düşüncedir. Seni tanımlayan, harekete geçmiş düşüncedir. Herkesin bir hayalî ve bir planı vardır. Ama sadece bir düşüncedir! Otomobil de bir insanın zihnindeki düşünceydi! Ancak çizildi, tasarımı yapıldı, üretime geçildi ve gerçekleşti. Öyleyse yaptığım şey beni tanımlar, düşündüğüm şey değil! Ya da sürekli yapacağımı söylediğim şey de değil! Harekete geçecek düşüncelerine yol ver.. Güç ver.. Enerji ver.. Kendini neyle nasıl tanımlamak istiyorsan.. Harika BirCan❤ ..
En zor danışan tipi! Neden mi? Çünkü en çok onlar sorunlarını çözmek istiyor.. Bir an önce bu ilaçları bırakmak istiyorlar.. Ama çıkışsız bir girdapta döner gibi, tekrar tekrar aynı şeyleri yapıyorlar.. En sert travmaları buluyorum, üstünde çalışıyorum ama danışanda hiçbir duygu belirtisi yok! Duygusal tepki veremiyor! Çünkü duyguları yıllardır kutu kutu antidepresanlara ipotek edilmiş❗ "Düşünmek istemiyorum" at bir tane.. "Hatirlamak istemiyorum" iç bir tane daha.. Peki madem ki iyilestiriyor, neden hale çözüm arıyorsun sorunlarına? Şimdiye kadar çoktan halledilmiş olmalıydı bunca sıkıntı! Çünkü ozgür iradeni, kendi gücünü yok sayıyorsun! Semptomları hafiflettiğinde, kendini iyileşmiş sanıyorsun.. Sonra hala bir makara sardığını farkediyorsun! Ve o zaman daha büyük bir çaresizliğin kucağına düşüyorsun! "Neden başkaları seanslarinizda daha güçlü boşalımlar, iyileşmeler yaşarken, ben de bir değişiklik yok? " diyerek bu sefer de hem değersizlik hem de yetersizlik algısı yaratıyorsun! Çünkü sen duygularından, yüzleşmelerinden kaçıyorsun dostum.. Onları yıllardır adeta gömmüşsün çok derinlere.. Kendini yoluma devam ediyorum sanıyorsun.. Hayır! Hiçbir yere gidemiyorsun! Üstelik, bu ilaçlarla baskılanan duygular, daha derinlere itiliyor ve kemikleşiyor! İnsanoğlu silkinmelisin! Kökten çözümlerden kaçıp, günü kurtardığını ancak bunun ruhsal ve bedensel sağlığına zarar verdiğini kabul etmelisin. Yüzleşmeden hiçbir duyguyu nötralize edemezsin! Dünya kadar metod, yöntem var. İstersen Amazonlar'daki Şamanlara kadar git! Hepsi aynı rotayı gösterecekler. Yaralı parçalarınla yüzleşmeli, Payına düşen sorumluluğu kabule geçmeli, Her ne duygun olursa olsun, onların senin duyguların olduğunu, seni sen yaptıklarını anlamalısın.. Yoksa sınav dönemin uzaar gider.. Ama idrak edersen biter. Şimdilik bu kadar yeter.. Sevgiyle .. Harika BirCan ..
NEFES TERAPİSİ Nedir nefes? Hayatın olmazsa olmazı! Yaratıcı tarafından içimize konmuş sihirli bir sistem! Yiyecek olmadan haftalarca dayanan, susuzluğa birkaç gün direnç gösteren beden, havasızlığa ancak 3 dakika dayanabiliyor! Kendinize bir bakın! Sistemimiz bir pille çalışmıyor, bir aküye bağlı değiliz, şarj kablomuz da yok! Sadece NEFES! Hepsi bu! Otomatik olarak sistemimize yerleştirilmiş bir eylem. İyi ki de otomatik yoksa bize bırakılmış olsaydı, çoğumuz havasızlıktan ölebilirdik. Su da bizim için hayati bir önem taşır ancak su içmek bizim irademizdedir. Bazen su içmeyi bile unuttuğunuz zamanlar vardır. Düşünsenize nefes almayı unuttuğunuzu! İşte bunu kastediyorum. Sistem biz uykudayken bile, yani farkında olmasak da çalışır! Bir çoğumuz bu mucize sistemi ne yazık ki kullanamıyor!  İstirahat halindeki bir insan, dakikada ortalama 14 kez nefes alıp-verir. Bu hesaba göre saatte 840, 24 saatte ise 20.000’ den fazla nefes alıp-veririz. Eğer nefesinizle çalışmaya başlarsanız, çok kısa bir sürede hayatınızın pozitif yönde dönüşmeye başladığını göreceksiniz. Çünkü nefes sinir sistemiyle direkt bağlantılıdır. O yüzden gevşemede, stresi yok etmede, öfke kontrolü, endişe ve kaygıyı gidermede, meditatif kalmada, farkındalık oluşturmak, yüksek bir bilince ulaşmak, bolluk ve bereketin kapısını açmada, hayat amacını bulmada, dikkat ve motivasyonu arttırmada ve heyecanı kontrol altına almada nefes teknikleri çok önemlidir. Nefes aynı zamanda saf bilinç hali denen durumu yaratıp, bizi şimdiye, şu ana hizalamaktaki en etkin araçtır. NEFES TERAPİSİ’nde amaçlanan, danışanın limitli nefes alışkanlıklarını dönüştürmek, nefesi köprücük kemikleri hizasından, diyafram bölgesine indirebilmek, alınan nefesin dokulara mükemmel şekilde servis edilmesini sağlamaktır. Ancak şunu eklemek gerekir ki, tek amaç diyafram bölgesinden nefes almayı sağlamak değildir! Bu da tek başına yeterli değildir! Kişinin akciğer solunumunu daha yüksek bir kapasiteye çıkarabilmesi için, diyafram kaslarını kullanmayı öğrenmesi gerekir. Çünkü diyafram dediğimiz kaslar, karın bölgesinde, akciğerlerin hemen altında bulunan, bel bölgesini de çepeçevre saran, çok güçlü bir kas sistemidir. Nefesi o bölgeye almakla, diyafram aşağa doğru çekilir ve akciğer kapasitesinin genişlemesi sağlanır. Bu seanslar, fiziksel olarak sağlıklı nefesi öğretmenin yanısıra, danışanın hem mental hem de psikolojik açıdan gelişimine ve değişimine katkıda bulunur. NEFES TERAPİSİ, 4 aşamalı bir çalışmadır, 4 ayrı seanstan oluşur. Her seans farklı nefes prosesleri içerir ve sizi bir sonraki seansa hazırlar. Çünkü ilk seanstan itibaren yapılan uygulamalar, aşamalı olarak sizi bir üst kademeye çıkarır. Danışan, seanslarda bu prosesleri bizzat uygulayarak, bedenindeki ve psikolojisindeki değişimleri hissedecektir. Nefes aynı zamanda, kişinin kendi derinliğine inmesinde, farkındalık seviyesinin artmasında ve içsel problemleriyle cesurca yüzleşmesinde de önemli bir rol oynamaktadır. Her seans, bir meditasyonla bitirilir. Yönlendirmeli bu meditasyon, yapılan nefes çalışmasını içselleştiren, kişinin kendi derinliğine bir yolculuğa çıkmasına yardımcı olan harika bir finaldir. Eğer, nefesinizle çalışmak, kendi varlığınızdaki bu mucize enerjiyi hissetmek ve kullanmak isterseniz, sitenin ana sayfasında bulunan WhatsApp düğmesine tıklayıp, randevu talebinde bulunabilirsiniz.     ..
Hayatınızın geçmişindeki figürlere baktığınızda, Can yakan, inciten, hak yiyen, zarar veren, kalbinizi kıran insanlar görürsünüz! Bu, anneniz babanız bile olabilir! İşveren, patron, şef, arkadaşlar, akrabalar v.s. Liste uzar gider.. Ömrün bir kısmı, bu insanları suçlamakla geçer!. Ta ki, bizi uyandıracak bir rahatsızlık oluşana kadar! Onları suçlayarak kaybedilen zamanda, ne yazık ki bilinçaltı boş durmaz!. İçinizde çevirdiğiniz stres topu, bir kartopu gibi, yıllar yılı büyümeye ve kemikleşmeye devam eder.. Ve gelsin, Hastaliklar.. Rahatsızlıklar.. Bu figürler, bizim içimizdeki şeytan yanımızın yarattığı figürlerdir! Sevgiyle beslenemeyen, aç bırakılan, boşluk hisseden, değersizlik, suçluluk, özgüvensizlik içinde kıvranan, korku ve huzursuzlukla yaşayan benliğin yarattığı karakterlerdir. Bu duygular deşarj edilmedikçe, aynı insan tiplerinin ve benzer sonuçların tekrara düştüğünü görürsünüz! Çünkü duygular hala aynı yerde durmaktadır.. Bir de hayatınıza gelen iyi insanlar vardır. Belki ilkokul öğretmeniniz.. Belki bankta yanınıza oturan, tanımadığınız bir yabancı.. Belki bir komşunuz.. Dünyanın bütün kütüphanelerini gezseniz, alamayacağınız rehberliği size getirmiş insanlar.. Belki sizi bir çukurdan çekip almış güzel insanlar.. Bunları da siz yarattınız! Bu figürler, içinizdeki melek yanınızın hayatınıza çektiği insanlardır! Melekler ve Şeytanlar.. Kızsak da, sevsek de, Hayatımızın bu deneyimlerini biz yaratırız! Bu, bizim yazdığımız tiyatro oyununun, oyuna girip çıkan karakterleridir! Her sahnesini her repliğini kendi yazdığımız bir oyundur! Adı "Harika'nın Hayatı.. Ahmet'in Hayatı.. Sarah'nın Hayatı.. Gamze'nin Hayatı" dır. Meleklerimiz bol olsun Harika BirCan❤ ..
Hayatın depdebesi, Med-cezirleri, yetişilmesi gerekenleri, tamamlanması elzem olanları.. Sanki kim daha çok faaliyetteyse, diğerine üstünlük sağlıyormuş gibi! "Bak ben en meşgul kişiyim"!! İşte ben o çooook meşgul kişilerle calışıyorum! O kadar meşguller ki, bir an karanlıkta oturup, nefeslerini dinlememişler! Bedenlerinin küçük davulcusuna, Güzel ve güçlü kalplerine kulak vermemişler! Ama "BİR SEN VAR SENDE SENDEN İÇERİ" varya!. Birgün yavaşlatır seni‼ Bir rahatsızlıkla, bir hastalıkla, bir kazayla veya olduramadığın birşeyle.. Neden biliyor musun? Çünkü içerdeki seni UNUTTUN! Burada olma amacın sadece fiziki dünyanı doldurmak değil! Asıl geliş amacın,"içerdeki senin" buraya gelmekteki amacıdır. Tekamülüne hizmet edecek ruhsal gelişimini sağlamaktır.. Öze inmektir.. Tamamlanmamış olan kısımlarını, bu yolculukta tamamlamaktır.. En iyi arabayı almak veya en iyi programı yazmak değil! Bunlar yapabildiklerindir.. Bir de hissedebildiklerin, yüzleşebildiklerin, kabule geçebildiklerin, kapatman gereken hesaplarin olmalıdır.. İçinin derinliklerinden, Çook dipten, gerilerden, Ürkek ve sessiz bakan bir SEN var! Anlaşılmayı, Üstündeki örtünün kaldırılmasını bekleyen, Yolunun engellerinden kurtulmak isteyen bir sen var içinde, Senden içeri! Onu farket.. Onunla yüzleş.. Ona teslim ol.. Onu kabullenişe geç.. Ve.. Özgürleş.. Regresyon, buradaki en iyi yardımcıdır.. Kaçtıklarını karşına getirir.. Yaralı parçalarını iyileştirir.. Örtülü benlikten kurtarır.. Sahte bir karakter olmaktan kurtarır.. Şifa kaynaktandır.. Sağlık bütünseldir.. Harika BirCan❤ ..
Hamilelik hem kadın için hem de karnındaki bebek veya bebekler için özel bir dönemdir. Karındaki bebek, tümüyle annenin kendisidir! Her duygusu annenin duygusudur! Her algısı annenin algısıdır! Anneye tamamen bağımlıdır. Varlığı, annesinin varlığına bağlıdır. Yani anne ölürse, o da ölür! Anneyle bebeği bağlayan kordon, bebeği sadece beslemekle kalmaz, aynı zamanda duyguların, algıların iletildiği, maksimum iletkenlikte bir kordondur.. Eğer anne, yeni bir hamilelikten  önce bir kürtaj, düşük ya da bebek kaybı yaşamışsa, anneye ait yas enerjisinin rahimdeki yeni bebeğe yerleşme ihtimalı yüksektir!  Çocukta kilo sorunları, başarısızlık korkusu, derin bir melankoli ve hayat boyu anneyi hoş tutma zorunluluğu gibi, kendisinin bile anlamadığı durumlar yakasına yapışabilir.. Bebek ve anne, etle tırnak gibidir!  Anne neyse bebek de odur! Annesinin duygularını bir giysi gibi üstüne giyecek, bunları farketmediği sürece de, annesine ait korkuları, kaygıları, üzüntüleri, beklentileri kendi karakter özellikleriymiş gibi yansıtacaktır! Eğer hamilelik planları yapıyorsanız veya hamileyseniz, duygularınızın, hissettiklerinizin, filtre edilmeden bebeğinize bir su gibi akacağını bilin! Kendinizi hoş tutun! Hasassiyetin ayyuka çıktığı bu dönemde, geçmişle ilgili öfkeleriniz için, bir uzmandan yardım alın. Bebek anlamaz diye birsey yok! Bilinçaltı kaydı, biz anne rahmine düştüğümüz andan itibaren başlıyor! Bunu bizzat seanslarımda, anne rahmine dönüş yapan danışanlarımla deneyimledim.. Hatta, kardeşinin bir ikizi olduğunu ve anomalisi nedeniyle ölü doğduğunu gören bir danışanım, seansta gördüklerini annesine doğrulatmıstı! Dünyaya hasta gelen bebekler vardır! Neden? Annenin hamilelik öncesi, doğuma ve bebek sahibi olmaya yaklaşımına bakmak gerekir! Bazen öyle büyük laflar edildiğini görüyorum ki! Adeta bir kilit gibi.. Hamilelik sürecini nasıl geçirdiğine odaklanmak gerekir.. Ayrılık, kayıp, değersizlik, suçlanmak veya suçlamak, yalnız hissetmek, utanç duyacak bir travma yaşamak v.s Hepsi çocuğunuza inecektir. Lütfen dikkat! Kendinize çoook iyi bakınız.. Sevgiyle.. Harika BirCan ..
Aslında kilo almak ve kilolu olmak, tıpkı bedendeki herhangi bir rahatsızlık gibidir. Yani, beyninizin derinlerdeki bir açlığı gösterme şeklidir! Yediklerinizle değil, doyuramadığınız duygularla ilgilidir.. Aşık olmuş insanlara bakın, ruhları sevgiyle doyduğu için, akillarina yemek gelmez ve buna rağmen herkesten daha enerjiktirler.. Bazen kişi çirkin olmaya çalışarak kilo alabilir!  Enteresan değil mi? Eğer geride bir taciz, istismar anısı varsa, kişi güzel olmayı tehlikeli olarak algılayıp, kendini dikkat çekmeyecek hale getirebilir! Bunun için kilo alabilir.. Sevdiklerinden ayrılmak, toprağından, evinden, alıstığı alandan ayrılmak ve sevdiğin birinin kaybı kilo aldırabilir! Maddi manevi kayıplar yaşamak kilo aldırabilir! Hayattaki pozisyonunda, güclü olmalıyım koduyla, kişi kilo alabilir. Eksikliği hissedilen duygular kilo aldırabilir! Sevgi.. İlgi.. Aidiyet.. Değer.. Başarı.. Huzur.. Bunların yokluğu, duygusal açlık yaratır. Ve kişi midesel bir açlık hissetmediği halde, mutfaktan çıkamaz.. Atıştırmadan duramaz! Yeterince beğenilmediğini hissetmek! Kişiye "Nasılsa farkedilmiyorum, dikkat etmeme ne gerek var" dedirtir ve motivasyonunu yikar kilo aldırır. Öfke doyurulmak istenen bir duygudur, kilo aldırır.  Suçluluk,  boşluk yaratır, yiyeceklere miknatıs gibi yapıstırır! Altında kendine ceza kesme arzusu yatar ve kişi tikabasa kusacak denli yiyerek, kendine ceza çektirir! Eğer buraya kadar okuduysanız, saydiklarımın yiyeceklerle değil,  doyurulmamış duygularla ilgili olduğunu anlamışsınızdır.. Kibrit kutusu kadar peynir, 5 zeytinle çözülecek mesele değildir! Bazen kişinin babasına olan öfkesine çalışırım, geceden sabaha 2,5 kilo verdiğini yazar bana! Kilo ile sorununuz varsa, kendinize şunu sorun! DOYURAMADIĞIM DUYGUM NE? Sevgiyle.. Harika BirCan ..
Hepimiz anne, baba ve üst soyların kodlarıyla oluşmuş programlarla doğarız. Özellikle de annemizin kodlarıyla.. Bu kodlar sadece hamilelikte oluşmaz! Hamileliğe hazırlık sürecinden itibaren başlar. Mesela.. 1) Evliliği kurtarmak amacıyla yapılmıs bir çocuk, kendisinin bir projeden ibaret olduğunu bilir! Kendisine yüklenen bu agır vazifenin yüküyle dogar. Varlığının bir amaca hizmet ettiğini ve kutsanmadığını bilir! 2) Eğer doğum safhası, normal doğum prosedürüyle başlayıp, ani bir komplikasyonla sezaryana dönüşürse, çocuk hayatı boyunca, başladığı işi bitirememe, yarım bırakma, sonuna kadar gotürememe davranısları gösterebilir.. 3) Doğumda suni sancı verilirse, çocuk surekli bir desteklenme ihtiyacı içinde olur. Dışsal bir iteklenmeye muhtaçlik duyar! 4) Herşey normalken, ağrı ve acıdan kacmak icin sezaryanle doğumu tercih eden annelerin çocuklarında, benzer kacınma davranışları görülür. Zora gelememek, baslayamamak, harekete geçememek, konfor alanindan çikamamak, geri durmak! 5) Eğer hastane sürecinde, doktorunuz, hemşire veya bir saglik çalışanı tarafindan azar, zorlama v.s maruz kaldıysanız çocuğunuz, hayatındaki otorite figurlerine karşı (Doktor, ögretmen, anne, baba) korku, ezik bir duruş geliştirebilir! Kendi potansiyelini gösterememek, kekemelik geliştirmek, sınavdan ve yarıştan korkmak davranışları olusabilir. 6) Bir bebek, ebeveynleri tarafından istenip, istenmediğini çok iyi bilir! Dünyaya ya sevgiyle ya da ağır bir değersizlik yüküyle gelir. Yaptığım Regresyonlarda, kişiler, anne ve babasının onu nasıl beklediklerini yıllar sonra da olsa farkederler. Özellikle hamile kadınların, her duygu ve algılarının, rahimdeki bebek tarafından sünger gibi emildiğini bilmeleri çok kıymetlidir. Unutmayın! Anne ağlarsa bebek de ağlar! Anne mutluysa bebek de huzur ve güvende hisseder. Sevgiyle.. Harika BirCan ..
YAS! Yas sadece ölümle kaybettiğiniz kişilerin ardından hissettiğiniz duygu değildir! Kreşe bırakılan çocuk da annesi için, akşama kadar yas tutabilir! Bir ebeveyn evi terk ettiğinde, çocuk bir yas acısı yaşayabilir! Sevilen bir hayvanı kaybetmek yas yaratabilir. Çocukluk evini terketmek, köyünden, mahallesinden, arkadasindan ayrılmak yas sebepleri olabilir. Bir kadının düşük yapması, kürtajla bebek kayıpları, ölü doğumlar, en acı veren yas nedenleridir. Kişi kürtajı isteyerek yaptığını söylese de, kadının suçluluk duygusuyla yıllarca bir yas tuttuğunu söyleyebilirim. Hatta bana kürtaj olduğunu söylemeseler de, seansta karin bölgesinde yoğun kasılmalar, burulmalar, şişmeler olduguna defalarca tanık oldum! Oradaki yas enerjisi hemen kendini gösterir! Sevgili dostlar, kimin veya neyin kaybı olursa olsun, bu duygu derinden işleyen ve kişiye melankoli, neşesizlik, yaşama sevincinin azlığı, hareketsizlik veren önemli bir duygudur. Peki yas duygusunun varlığı hangi rahatsızlıklara yol açabilir? Bir kişinin kaybı, ani kilo aldirabilir! Yeme bozukluğu yaratabilir! Cilt rahatsızlıklarına yol açabilir. Sedef, Egzama, Sebaroik Dermatit, Rosacea, Saç dökülmesi, kaşıntı gibi. Böbrek rahatsızlikları olusabilir. Yumurtalık ve testis kanserlerine zemin hazırlayabilir. Yine üreme sisteminde ve organlarında kist, miyom, regl düzensizlikleri yaratabilir. Erken menapoza sokabilir! Ayrıca kisi olen veya terkeden kişiye öfke duyarak Reflü, Mide ve bağirsaklarda hazımsızlık geliştirebilir. Kronik alerjilerin altında, yine bir kaybın sonlandirilmamıs yası olabilir! YAS gerçekten önemli bir duygudur! Ve yüzlesilip son verilmesi gereken bir duygudur! İlham olması dileğiyle.. Harika BirCan ..
1) Kronik uykusuzluk mu çekiyorsun? Çünkü bilinçaltın uyku sürecinde, bilincin geriye çekilip, uyaranlardan uzaklaşınca, sana çözmen gerekenleri hissettirir. 2) Genellikle öfkeli ve sinirli misin? Çünkü bu öfke, şu anda olup-bitene değil! Çoktan olmuş bitmişe! Ama hala duygusu, siniri, öfkesi orada! Henüz halledilmemiş! 3) Kendinle kalmak ve içe dönmek arzun yüksek mi? Andan keyif alamıyor ve kalabalık içinde yalnız mı hissediyorsun? Çünkü hala bilinçaltının veritabanında bekleyen gölgelerin var! Silinmek ve çözülmek için. 4) Birtakım bağımlılıklar mi geliştiriyorsun? Daha fazla çalısmak! Aşırı spor yapmak! Çikolata yemek! Alkol almak! Alışveriş yapmak! Çünkü bu yollarla, derindeki mutsuzluğu kamufle etmeye ve bu araçlarla herşeyin yolunda gittiği mesajını kendine vermeye çalışıyorsun! 5) Herşeyi ve herkesi çok mu eleştiriyorsun? Herkes arızalı sen mükemmelsin öyle mi? Hayır dostum! Aynaya bakıyorsun! Sana bıkkınlık veren iç dünyanla kavga ediyorsun! Ne mükemmelsin ne de arızalı! Sadece yaralısın ve henüz farkına varmadığın tutsak duyguların var. Çözüm: Yüzlesmektir. Gözardı edileni farketmektir. Ve tutsak duyguları deşarj etmektir. Beyninin pozitif programlar yaratabilmesi için onu ayrık otlarından temizlemektir. Kendin bunu yapamazsan, objektif yaklaşımla çözebilecek birinden mutlaka yardım al. Çözülmemişlikler kaderin olmasın! Sevgiyle.. Harika BirCan ..
Çalıştığım onca insandan edindiğim tecrübeyle, artık belli istatistikler yapar hale geldim.. 2 püf noktasını paylaşmak istiyorum sizlerle.. İlki, açlık hissini nerde algıladığınızla alakalı.. Eğer açlık hissiniz kalbinizden aşağıdaysa, Bu midesel bir açlıktır! Sinyaller, bedeninizin biyolojik doğasından geliyordur.. O anda yedikleriniz size kilo yapmaz! Çünkü metabolizmanız, katıksız, salt ihtiyacını size iletir.. Yersiniz.. Doyarsınız.. Ve bırakırsınız.. Ama açlık hissi, kalbinizden yukardaysa iş değişir.. Bu, benim tanımımla açlık değil, DOYURULMA arzusudur!. NEYİ? Sevgisizliği doyurma! Ilgi yoksunluğunu doyurma! Yalnızlığı doyurma! Öfkeyi doyurma! Üzüntüyü doyurma! Bunlar doyurulma dürtüsü yaratan, en çok rastladığım duygular ve algılardır! Açlığınızın mahiyetini anlamanın bir başka püf noktası da şudur: Bayağı açsınız! Bir an önce yemek yemelisiniz. Ama hazır değil, pişiyor.. Ya da sipariş verdiniz bekliyorsunuz.. Bu bekleme sabırlı, sakin, tahammüllü bir beklemeyse, midesel bir açlıktır.. Ancak, sinirleniyor, öfke ve sabırsızlık hissediyor, sadece yemeğe odaklanıp, paralize oluyorsanız, Açken sen, sen değilsin! modunda kendinizi kaybetmişsiniz demektir! İşte o zaman altında yatan nedenlere odaklanmak gerekir.. Yemek yemeyi hayatınızın merkezine koyduran duygusal açlıklara sıkı bir göz atmak gerekir.. Harika BirCan ❤ ..
Aklımızda yapılacak bir sürü fikir, Odaklandığımız bir sürü düşünce, Hayata geçirilmek için bekleyen planlarımız var.. Her sabah, bugün olacak dediğimiz ancak gece yatarken hala yapılmamış onca şey! Sanki sürekli kendini hatırlatan, ama zihinde adeta uçuşan hedefler! Ee? Ne zaman olacak? Yarın!! Nasılsa yarın bir tane değil! Bir sürü yarın var! Olur bir gün! Peki neden erteliyoruz? Sebeplerden biri kararsızlıktır! Neden kararsızlık? Özgüven eksikliği, Yanlış karar alma korkusu, Eleştirilmek ve başarısızlığa uğrama korkusu, Pişman olma korkusu! İçiçe geçmiş duygular.. Bir soğanı soyar gibi, katman katman biribirine bağlanmış inançlar.. Bunların yanısıra başka engelleyici algılarımız da var! Geçmişte eyleme geçip, beklenmedik bir sonuç almanın yarattığı bıkkınlık veya rehavet! Kendini başkalarıyla kıyaslamak ve onları kendinden üstün görmek! Nasılsa yine aynı şey olur deyip, başlamadan bırakmak! Odaklanamamak! Ya da başlayıp, herhangi bir hastalık, olumsuz bir durum yaşamaktan korkmak! Sonunda, harekete geçemediği için vicdan azabı duymak ve bu kısırdöngüye hapsolmak! Bir danışanımın harekete geçememekle ilgili en önemli kilidinin, çocukken atıldığını bulmuştum! İlkokula gittiği yaşlarda, ona matematik soruları soran öğretmen amcasına yanlış cevap verdiğinde, amcasının “kaz kafalı” diyerek onu aşağılamasıydı, en temel kilidi! Her seferinde hata yapma korkusuyla, değersizlik algısıyla ve kendini bir aptalmış gibi hissetmesiyle, işine, kazancına, ilişkilerine, hayatına sirayet eden, adım atmaktan korkan, kendini iyi bir ilişkiye bile layık göremeyen bir insana dönüşmüştü!.. Acaba senin bilinçaltı engelleyicilerin neler? Hedeflerin yerine, öncelikle hedefini niye gerçekleştiremediğine odaklan. Zamanın bir yerinde bu durumun kaynağı oluştu ve bilinçaltın, harekete geçmenin senin için tehlikeli olduğuna inanıyor! Ne yapıp, edip seni ondan uzak tutuyor! Asıl çözülmesi gereken budur. Yani yine içe dönüş.. Yine kaynağa gitmek ve engelleyicilerle yüzleşip, salıvermek.. O zaman enerjinin nasıl şaha kalaktığına, ışık hızıyla nasıl eyleme geçtiğine inanamazsın.. Haydi dünya senin getireceğin faydayı bekliyor.. Harika BirCan ..
Hayır, bu bir hipnoz değil, beynin theta frekansına indiği, uykuyla uyanıklık eşiğinde oluduğunuz bir çalışmadır. Danışmanla diyalogta olma durumu sürerken, sanki başka bir yerde, zamanda, deneyimdeymiş gibi de algılamaya devam edersiniz.   ..
Hayır, sıradan hatırlamaktan çok farklıdır! Burada bilinçaltı sizi öyle derinlemesine bir yolculuğa çıkarır ki, sanki o anda, oradaymışsınız, o anı yaşıyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Bedeniniz aracılığıyla sinyaller gönderir ve bedeninizin hafızasındaki hisleri, enerjileri de açığa çıkarır! Gidilen yer büyük ihtimalle, bugün yaşadığınız sorunun kaynağı olacaktır.   ..
Hayır, Regresyon bir defalık çalışma değildir! Her çalışmada bilinçaltı farklı bir sorunun kaynağına götürür ve oradan çözülmeler gerçekleşir. Bu nedenle, her seans, hayatınızın başka bir karanlık yanının çözümüne kökten ve derinden katkı sağlar. Böylece, yaşam resminizi oluşturan hastalıklı parçalar iyileşirken, yaşamınızı da pozitif yönde dönüştürür.   ..
Bu çalışmada önce danışanla öngörüşme yapılarak, günlük hayatını olumsuz etkileyen yaşadığı bir sağlık sorunu veya tekrara düşmüş bir meselenin duygusal nedenleri araştırılır. Hemen ardından seansa geçilir. Seansta yalnızca spesifik olarak, kişinin travmasına çalışılır. Bu çalışmada trans durumu olmaz.   ..

Çalışma Alanlarım

Detaylı bilgi için e-mail adresinden mesaj gönderebilirsiniz.

REGRESYON TERAPİSİ

REGRESYON TERAPİSİ

İÇİNDEKİ SONSUZ EVRENE BÜYÜLÜ BİR YOLCULUK!

BİLİNÇALTI ÇÖZÜMLEME

BİLİNÇALTI ÇÖZÜMLEME

YÜZLEŞ! TESLİM OL! KABULE GEÇ! ÖZGÜRLEŞ...

NEFES

NEFES

NEFESLE ANDAYIM! NEFESLE FARKINDAYIM!

MEDİTASYON

MEDİTASYON

MEDİTASYONLA  ÖZÜNÜ, POTANSİYELLERİNİ KEŞFET!


Bize Yazın

Harita
Neredeyiz

Whatsapp Destek

Harika Bircan

Merhaba

Bilgi almak için lütfen ad, soyad ve şehir bilgisi bırakınız.